Asırladır süre gelen sese olan bağımlılığımızı birçok insan sorgulamıştır. Neden müzikle daha doğrusu sesle ilişkimiz asla bitmeyecek sonsuz bir döngünün içerisinde her an ve her an hiç durmadan devam ediyor? Dans ederken, yolda giderken, yemek yaparken dinlediğimiz her ses arasında öylece süzülüp geçtikçe yaşam bizim için farklı bir hal almaya başlıyor. Duyduğumuz her ses bizlerde bir tepki yaratıyor. Bu tepkiler her anımızı yeniden şekillendirip yeni bir yaşam oluşturuyor. DİLERSENİZ EĞER bunları size birkaç örnekle açıklamak isterim.
İlk insanlar geceleri uyurken eminim ki karanlıkta göremedikleri için sesleri duyarak ve onlara göre hareket ederek kendilerini korudular, tıpkı diğer canlılar gibi. Aslında bu söylemlerin, bu basit söylemlerin altındaki derinliğe baktığımızda doğanın bizlerden hiçbir farkı olmadığını ve bizim doğanın ürünü olduğumuzu, doğanın aynası olduğumuzu söylemek zor olmuyor. Sadece dinleyerek avını yakalayan ve kabilesine yemeğini götüren bir avcı, en iyi dinleyen kişi oluyordu büyük ihtimalle. Çünkü dinlemek, gerçekten dinlemek tüm olay örgüsünü görmenizi de sağlayacak ölçüde kuvvetlidir. Ses, psişenin gerçekleşmiş halidir. O somuttur. Görülmeyeni gösterendir.
Örneğin şehir gürültülü öyle değil mi? Kaçmak istediniz o mükemmel orkestranın içine, doğaya. Kuşlar, suyun sesi, rüzgar ile beraber sallanan ağaçların sesi. Utanmazsanız eğer güneşin batışının sesini bile duyabilirsiniz, gecenin sesini. Barındığınız ruh hali, yaşamı algılamanız bir gecede veya bir günde olsa dahi değişir. Bunu yaşayan herkes bilir. Tek sebebi asla ses değildir ama sesle birlikte ettiğiniz harekettir. Duyduğunuz kuş sesi yumuşak bir sestir ve şehirdeki o çılgın, sert seslere benzemez. Bu yumuşaklık sizi de yumuşatır. Sert olmaktan hoşlanıyorsanız kuş seslerini tavsiye etmem. Lakin yumuşadıkça geride bıraktığınız o hayata bir kez daha bakarsınız ve hesaplaşmalarınız da yumuşar. Diğer bir ses olan su sesi de bunun gibidir. Su sesi gürültülüdür ve bazen o kadar gürültülüdür ki delirtir. Su sesi yaşamın sesidir. Bazen delirtir, bazen dindirir. Akış hızına bağlıdır tamamen. Komik olansa suyun sesini dinlerken aslında kendinizi dinliyor olmanızdır. Çünkü o ses size tüm yaşamı ve hayatı anlatır. Onu dinlerken oradan oraya gidersiniz ve kendinize geldiğinizde hala orada oturuyor olursunuz. ‘’saat kaç?’’ ‘’burada zaman çok yavaş akıyor’’ Doğada zaman yavaş akar. Çünkü orada sesler birbirlerini çiğnemezler ve her bir sesi dinlerken sadece bir sesi dinlersiniz. Oradan da başka bir sese geçersiniz. Doğada yaşayan her canlı sese duyarlıdır ve sese tepki verir. Kediler, tilkiler, köpekler, kuşlar, tavuklar ve bitkiler.
Neden bitkilerle konuşuruz? Bitkilerin gözleri ve kulakları yoktur. Fakat bundan yıllar önce bitkilere yapılan bir deney bitkinin gözleri ve kulakları olduğunu gösterdi. Somut bir şeyden bahsetmiyorum. Deneyde birkaç bitkiyi aynı odanın içine koyuyorlar ve bir kişi gelip bir bitkiyi öldürüyor. Daha sonra diğer bitkilere dalgaları ölçen alet bağlıyorlar ve katil odaya girdiği anda diğer bitkiler titreşimlerinde çok büyük artış gösteriyorlar. Bu, bitkilerin dalga formu olan enerjiyi algılama biçimidir. Ses bir dalgadır ve bitkilerle konuştukça bunu alırlar ve özümserler. Aynı şey su için de geçerlidir.
Doğa dediğimizde her şeyi kapsar. Yıldızların sesleri uzay boşluğunda dağılır. Bu ses dalgaları bizim kulaklarımızın frekans aralığında değildir. Fakat fizikçilerin meşhur bir sorusu vardır. Ormanda bir ağaç yere düşse ve orada hiç kimse olmasa yine de ses çıkarır mı? Tabi ki çıkarır. Çünkü ses sadece bizim algıladığımız bir şey değildir. Her şey ses çıkarır. Kendi konumuzdan uzaklaşmadan bu küçük hikâyecikleri vererek geçiyorum.
Birçok insanın yaşadığı bir kesitle devam edeceğim. Sesin bizi nasıl etkilediğine dair söylediklerimiz sesle olan bağımızın kopmaz bir bağ olduğunun göstergesidir. Sabah uyandınız ve işe gideceksiniz veya okula, her neyse. Fakat her zaman yürüdüğünüz yolda köpek sesi duydunuz. Eğer köpeklerden korkan biriyseniz o yoldan yürümekten vazgeçeceksiniz ve diğer yola gireceksiniz. Tabi korkunuzu yenmek isterseniz orasına bir şey diyemem. Eğer bunu yenmek isterseniz de dün gece uyumadan önce dinlediğiniz sesler size bu cesareti vermiştir diyebilecek kadar sesin doğasına güveniyorum. Ya da bu korkuyu yenmeden paranız varsa güvenlik duvarınızın arkasına yani arabanıza binersiniz ve köpeklerin yanından hızlıca geçersiniz. Bu sizin onlara karşı ‘’ ben akıllıyım ‘’ deme biçiminizdir.’’ Ben korkağım ‘’ demeyi de unutmayın ama. Güvenlik duvarınız son derece teknolojik, klima ve radyo eşliğinde basarsınız gaza. Radyoda çalan sevdiğiniz hit parça sizi yaşama yeni bir egoyla sokar. Kendinizi güçlü ve cesur hissettirir. O gün sizi temin ederim ki iş yerine girdiğinizde herkes bunu sizde görür. Sesin gücü buradan gelir. Ses sizi hayatla beraber dans ettirir. Coşku, duygu, his verir. Ruhu tamamlar.
Sağır insanlar ne yapıyorlar? Onlar asla duymuyorlar. Duymak zihinsel bir süreçtir. Beynin en aktif olduğu durumdur. İç sesimiz buna en büyük örnektir. Sağır olan insanlarda bir iç ses yoktur ve bu durum onların zihinsel süreçlerini bizimkilerden daha farklı kılar. Sağır insanların işaret dili öğrenmeleri bu yüzdendir ki sesli düşünmeye çalışmak onların yetilerini oldukça köreltiliyor. Onlar öğrendikleri işaret dilini düşünüyorlar ve bunun üzerinde bir yaşam şekli oluşturuyorlar. Bu insanlar sesleri görerek yaşamlarına devam ediyorlar.
Ses bir fantezi dünyasıdır. Dünyada bilinen bir katil kafa derisinin yüzülmesinin çıkardığı sesten hoşlandığı için kurbanlarının kafa derilerini yüzüyor. Sadece bu ses onu tahrik ediyor ve ona hala burada olduğunu ve devam ettiğini hatırlatıyor. Bu durum ürkünç hatta iğreti gelebilir fakat bu bir çeşit fantezidir ve ses bu fantezinin orgazm noktasıdır.
İnsanlık sesin kendi üzerindeki etkilerini fark etmeye başladıkça müzik aletleri yapmaya başladılar. Ses çıkaran bir takım aletler. Bu aletlerden çıkan sesler onları dans ettiriyor ve onları alıp bambaşka bir zihinsel yolculuğa çıkarıyor. Bu yolculukta her türlü macera ve aksiyon sesle birlikte hareket ediyor. İster acı çekin, isterseniz bir sihirbaz olun. Ses, korku ve arzularımızı yönetecek kadar güçlü ve pes etmezdir. Sesleri bir arada kullanarak yapılan her çeşit müzik insanların zihinlerinde hikayeciklere birer birer yer açıyor. Benim sizlere sorduğum soru şu ki; insanın yaratıcılığının eseri müzik midir yoksa seslerin üzerimizde yarattığı etkilerden kurtulamadığımız için mi çeşitlendirerek birçok sesi bir arada kullanıyoruz?
En ünlü bestekarlar yaptıkları müzikleri ya rüyalarında görüyorlar ya da bu sesleri duyuyorlar ve o sesleri bir alete döküyorlar. İnsan duyduğu sesleri algılayarak, o seslerin içinde yolculuğa çıkıyor ki bu durumda bizim seslerle yolculuk yaptığımızı ve bu yolculuklarımızı renklendirmek için binlerce sesleri bir araya getirerek doruk noktasına ulaşmak için daha çok daha çok ve daha çok çalışmamızı sağlıyor. Geceler ve gündüzler, aylar ve yıllar, hatta bir insanlık tarihi var bu işin içinde. Belli ki ses bu dünyadaki en büyük zevklerden biridir. Asla bitmesini istemediğimiz ve bizler bunu istemedikçe danslarımız hep devam edecek.
PSY JUNGLE – Psytrance Events – Festivals – Decoration Team – Visuals Team Portal