Tüm bunları yazma, düşünme, konuşma, eylem gerçekleştirme yeteneklerim insan olmamdan kaynaklıdır. Biz nereden geldiğini ve nereye gideceğini bilemeyen küçük karıncalar gibi birbirimize bakarız ve geçer gideriz. Televizyon izlemek gibi, ne dersin? Algılama düzeyimiz bizi bu yuvarlak topun içine soktuğunda, gökyüzüne yıldızları inşa ettiğinde tüm olanlardan habersizdik. Derin bir uykudaydık. Hepimiz! Sonra uyandık yarım açık gözlerimizle, doğduğumuz yere bakmaya başladık. Bunun bir rüya mı yoksa gerçek mi olduğunu defalarca kere sorguladık. İnsanlık uyandı ve medeniyeti yarattı. Medeniyet şimdi elimizdeki bir canavar. Yaratma ve düşünme becerilerimizi birleştirip kendimize bir yol çizdik. Tüm doğan herkes kendi başına bir yol çizdi. Şimdi yarattığımız medeniyet bizi kendi doğamızdan uzaklaştırmaya ve bizi uyutmaya başladı. Kendi kendimizin ninnisi olduk ve yıllardır sessiz sedasız bir şekilde bebek gibi uyumaya başladık. Rüya görmek için uyumak gereklidir, öyle değil mi? Ya rüyanın içinde uyanmak? O zaman ne yapardık? Yarattığımız medeniyeti görürdük. Bunu gören insanlar olarak kendi kendimize yaptığımız bu savaşı durdurmak bizim yaşam amacımız haline gelirdi.
Tüm bunlar, uyumak ve uyanmak, savaş ve barış, iyi ve kötü hepsi insana aittir. Biz nerede olursak olalım, kim veya ne olursak olalım, zahir yönümüzü belirledi ve bu da kaosun yönünde ilerliyor.
Öldürmek ve ölmek değiştiremediğimiz gerçekler. İnsan öldürmeyi ve ölmeyi arzuluyor. Bu onu yaşamda tutuyor ve mutluluk hissini öldürmenin getirdiği güçten sağlıyor. Medya yıllar boyunca insanlığın bilincine bu senaryoları yerleştirdi ve şimdi her şey serbest! Bu senaryoyu yerleştirenler de insanlar ve biz de insanız. Eğer onlar bunları düşünebiliyorsa bizim de düşünebiliyor olmamız gerekiyor.
Saf maskelerin arkasına sığınıp, “savaşa hayır” deyip, iyi ve kötü ayrımını hayatında gerçekleştiriyorsan sen zaten savaşçısın demektir. Sen savaşıyorsun demektir.
Waking Life filmi işte bize bunu anlatır. Eğer biz bir rüya görüyorsak bu gördüğümüz rüyadaki saçmalıkları gözlerimizin önüne serer. Yaşama karşı umutsuzluk duyduğumuz her durumda kendimize yaşattığımız acı, hırs, öfke gibi duyguların bize, çevremize ve tüm dünyaya nasıl bir şekilde yansıdığını ancak uyanmış olan bir insan görebilir. Uyuyor olan bir insan için bunlar gayet normal ve bizim doğamıza göre olan şeylerdir.
Yapılan eylemlerin bir çoğunun arkasında düşünsel anlamda bir temel yoktur. Yapılan eylemlerde toplanan insanların birçoğunun oraya neden geldiğini bilmemesi gibi bir temelden bahsediyorum. Uykuda olan insanların sürü psikolojisi ile hareket ettiği bir eylemde bir sonuç alınamaz. Bu sadece yıkımı getirir. Bir yıkım gerçekleştikten sonra da yeniden yapabilmek için farkında olan bireylere ihtiyaç vardır.
İnsanları uyandırmak, kendimiz uyandırmak bir gün bir şekilde gerçekleşir. Fakat o zamana kadar elimizde kalan bir ağaç bile olmayabilir. İşte bunca dönen senaryoya herkes bir şekilde sesini çıkarttı. Kendini yakan adam gibi “sessizliği duyuldu”. Waking Life, dürüst ve gerçekçi senaryosu ile bir rüyanın gerçekliğini bizlere sorgulattı. Zahir, perdenin açılması ve gülün gölgesi. Bu film perdeyi kaldırmamız için bizlere bir ses duydurdu. Perdenin açılmasından sonra gölgeyi görebilmek için. Işık bizlersek, gölgeye neden kanıyoruz? Herkese iyi seyirler…
PSY JUNGLE – Psytrance Events – Festivals – Decoration Team – Visuals Team Portal