Medyanın gücüyle birlikte kendi ideallerimizi uydurduk. İdeal bir hayatın elde edilmesi için yaşanan tüm her şey o hayata eriştikten sonra kaybolacakmış gibi. Henüz gençken ve sağlıklı iken bu hayatı gerçekleştirmeliyim. Bunun için çok çalışmam ve kazanmam gerekiyor. Sevdiğim adamla/kadınla çocuklarımıza bakalım. Bu cümleler birçoğumuzun ağzından dökülürken kafamızın içinde bunun hayalini kuruyoruz ve bunu yaşatıyoruz. Bu ideal olan bize o kadar çok haz veriyor ki çünkü orada bir düzen mevcut ve bu düzen de tam olarak bizim sürekli ulaşmaya çalıştığımız idealimiz. Bu düzen arayışımız, düzensizlik ve kaos içinde yaşamamızdan dolayı kaldıramadığımız durumlar oluşmasıyla ortaya çıkıyor. Bu durumlarda hemen ideal olana sığınıyoruz ve onu yaşatmak için elimizden ne geliyorsa yapıyoruz. Sonsuz sevgi var orada…
Peki, bu ideal olanı arzularken başımıza gelenler neler oluyor? Bir sürü derbeder hal, sonrasında gelen mutluluk hissi, elinden kaçan giden şeye karşı mücadele hali, savaşma ve kazanma hissi, başarmanın getirdiği yücelik hali, farkında olarak konuşma hali, kendini bilme ve arada geçen her şeyde
dahil olmak üzere bir yaşam. İdeallerimiz hayal gücümüzle bağlantılı olarak oluşturulur fakat birbirleri ile devam edemezler. Çünkü ideal gerçek olmaya aday olan tek şeydir. Onu gerçekleştirmek için yaşanır her şey. True Blood dizisinin Sookie Stackhouse’unun da durumu bu şekildeydi. İstediği bir hayat vardı ama peri olduğu için sürekli vampirlerle uğraşıyordu. Bitmek bilmeyen bir sürü yolculuk gerçekleştirdi. Onun sıra dışı en önemli özelliği sonunda tüm bunların mutlu sonla bitecek olduğuna emin olmasıydı. Bu eminlik onu zorluklarla yüz yüze gelip, korkusuzca yüzleşmeyi onun için daha kolay hale getiriyordu. Olan şeylerin içinde o kadar çok bulunmakla, bir rüyanın içine girmek aynı şeylerdir. Karşına ne çıkacağını bilmeden, bodoslama girersin. Son mutlaka olur, ya sen ölürsün ya da hikâye biter ve yenisi başlar (ideal).
Doğanın döngüleri bitmek bilmez bir şekilde doğrusal olarak ilerler. Bu da bizim ilerlediğimizi gösterir. Daireler çizerek sonsuzluğa doğru yol aldığımızı anlatır. Yönümüzü nereye göre belirlemeliyiz? Bu evrenin içinde her şey birlikte olmaya devam ederken biz sabit noktamızı nereye koymalıyız? Tabi ki, toprağa… Tıpkı Bill Compton gibi..
PSY JUNGLE – Psytrance Events – Festivals – Decoration Team – Visuals Team Portal