“Bilinçdışın bilinçli olana kadar, o(gölge) hayatını yönlendirecek ve buna kader diyeceksin.”
Carl Jung
Modern hayatı oluşturduğumuzdan bu yana konfor ve lüksün illüzyonu içine düşmeye başladık. Aslında ihtiyacımız olmayan şeyleri ihtiyacımız gibi görüyoruz. “Bir tane daha ev alırsam kendimi iyi hissedeceğim” diyerek kendimizi telkin ediyor, sonrada kandırmaya başlıyoruz. İçine uyandığı dünyanın ne kadar güzel olduğu gören bebek, büyüdükçe çevremizde dolanan parazitler tarafından kendisini illüzyona kaptırmaya başlıyor ve istemeye başlıyor. İçine girdiği bu kısır döngüye ne zaman girdiğini hatırlamaya başlayınca bunun zincirleri de kırılmaya başlıyor. Genellikle bu hatırlama durumu hayattan memnun olmama, acı ve dehşet içinde yaşama, kendi özüyle bağlantı kuramama gibi olaylarla oluşuyor.
Geldiğimiz bu dünya ikili bir sistem değildir. Dünya kendisi olduğu gibi “neyse o” şeklinde ilerlerken, biz her olanı yorumlamaya, fikir beyan etmeye başladığımızda dünya bölünmeye başlıyor ve bunun ceremesini doğa çekiyor. Fakat bu öyle bir şey ki kendini küçücük görüp “Ben mi kurtaracağım bu dünyayı” deyip, elini ayağını çektiğinde ve bu düzenmiş gibi görünen düzensizliğe uyum sağlayınca, aslında olması gereken buymuş gibi hissedersin. Bu uyuşturucudur! Seni defalarca kez uyutup, uyandırmayan koşullanmış zihninin uyku politikasıdır.
Eğer bu dünya ikiyse, küçükten bahsederken büyükten de bahsetmek zorundayızdır. Bu büyükler de her gün yanında çalıştığımız, doğanın her yanını çöpe dönüştürmüş, tanrı olduğu illüzyonu içinde yaşayan(Tanrı değil, tanrı olduğu illüzyonu, dikkat çekmek isterim) bir takım kişilerdir. Tanrı oldukları illüzyonuyla birlikte her şeyi yapabilme gücünü onlara biz kendi ellerimizle verdik. Onlar buna inandı ve bizde onlara inandık. Sonrada “aman, bizim gücümüz neye yeter “ diyerek uyuşturucuyu almaya başladık. Bu insanlara öyle bir şey verdik ki bize söyledikleri her şeyi doğru görmeye ve onların “kötü” dediği her şeyi “kötü” görmeye başladık. Siz onların umurlarında bile değilsiniz. Sizin neler yaşadığınız veya gelen elektrik faturasını ödeyemeyip, “taksitle ödesek” demeniz gibi. Ben de size şunu soruyorum: “Gerçekten harcadığınız kadarını mı ödüyorsunuz?” Köleleştirilmiş, ehlileştirmiş ruhunuz bunların yalan olduğunu bilirken, tüm gücünüzü başkalarına vermişken sefillik çok uzakta olmasa gerek…
“In Shadow: A Modern Odyssey” anime kısa filminde bu ürettiğimiz şeylerin nasıl kölesi olduğumuzun kısa bir özetidir. Sosyal medya veya para gibi ruhlarımızı sattığımız materyallerin, üzerimizde yarattığı etkileri anlatmaktadır. İletişim kurabildiğimiz, tüm dünyaya ulaşabildiğimiz, internetin, bize karşı dönüşmesi halinde neler olabileceği ile ilgilidir.
Gölgelerin arasından çıkan ışığın insanın kendisine kavuşmasını konu alarak, gölgenin de ışığın da biz olduğumuzu bize anlatıyor. Dört boyutlu bir prizmanın içerisinde, sonsuz şekillere dönüşen bu karakterler tanımayı, keşfetmeyi, ilerlemeyi bizlere anlatıyor. Bizlere sadece “seçilmiş kişilerin” ışığa kavuştuğu öğretildiği için, gölgelerde yaşamayı kabul ettik. Bunu öğrenmeyi kabul ettik, 1.çünkü gerçekten dış faktörlerle(medya, politika, para) çok inandırıcıydılar,2.çünkü ve en önemlisi ne olduğumuzu bilmiyorduk, kandırılmaya muhtaçtık. Şimdi ise yeni bir çağ başlıyor ve bu çağda uyanıyoruz…
PSY JUNGLE – Psytrance Events – Festivals – Decoration Team – Visuals Team Portal